İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Farkındalık Yaratan Bir Komedyen; Mustafa Sağır

Son dönemde stand up gösterileriyle adından sıkça söz ettiren bir isim Mustafa Sağır. Samsun’da doğup büyüyen, bir dönem veterinerlik okuyup sonrasında Şanlıurfa Ceylanpınar’ın Yüksektepe köyünde beden eğitimi öğretmeni olan Mustafa Sağır ile son iki yıldır büyük bir keyifle yaptığı komedyenlik üzerine konuştuk. İstanbul, Ankara gibi sahne aldığı şehirler ve görev yaptığı köy arasında nasıl mekik dokuduğunu, gösterilere nasil hazırlandığını, ilk sahneye çıkışını, üzerinde çalıştığı projesini ve hakkında merak edilen daha bir çok soruyu bizler için cevapladı.

Karadeniz bölgesinde doğup büyüdünüz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

1983 doğumluyum. Renkli bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Sokakta büyüdüm. Samsun’un gettosu sayılan Kadıköy mahallesinde eğlenceli ve hareketli bir çocukluğum oldu. Hiç bir teknolojik alet olmamasına rağmen çılgınca eğlenirdik. Şimdi o günleri düşününce o kadar az uyaranla ne kadar eğlendiğimizi fark ediyorum. 

Komedyenlik yapmaya nasıl karar verdiniz?

Sahneye çıkmaya çocukken karar vermiştim zaten. O zamanlar televizyonun başından sadece okula gitmek için kalkardım. Çok fazla sevdiğim ve düşünmeden aklıma gelen sitcomlar Alf, Full House ve Cosby Show. Ben de okulda veya evde kendimi hep bir sitcomda hayal ederdim, kafamda her diyalogtan sonra gülme efekti koyardım. Durum bu kadar ciddiydi yani. Sonra ergenlik, kellik ve hayatın akışı ile unutmuş olsam da sahneye çıkmak çocukluk hayalimdi. Öğretmen olduktan sonra, çocuklara adil davranmak adına çocukluğum çok sık aklıma geliyor. Bu durum sahneye çıkma isteğimi ciddi anlamda tetikledi. Sahneye çıkabildiğim için çok mutluyum.

Hem öğretmenlik yapıp hemde gösteriler yapmak zor olmuyor mu? Nasıl bir plan uyguluyorsunuz?

Çok zor oluyor. Öğretmenlik başlı başına tüm enerjinizi alan bir meslek. Üstüne o kadar yolculuk ve bazen günde iki sahne almak ciddi anlamda yorucu. Komedyenliğin öğretmenliğe pozitif etkileri olduğu gibi öğretmenlik de sahne korkusuna ilaç gibi geliyor. Planlama işi ise en önemli faktör çünkü önce öğretmenlik sonra komedyenlik temel prensibim. Komedyenliği boş günlerimde yapıyorum. Hem öğretmenlik hem de komedyenlik için günümü saati saatine planlamak zorundayım. Komedyenliğin şaka yazma kısmı hariç yolculuk yoruyor diyebilirim. Şaka yazmak ve gösteriyi şekillendirmek ise neredeyse her gün dinlenme zamanımdan 3 saat kadar alıyor.

Her komedyenin kendine has bir tarzı var ve siz de kendi tarzınızla geniş kitlelere yayılıyorsunuz. Peki yaptığınız espirilerin sizi doğru yansıttığını düşünüyor musunuz?

Şakalar benim mizah anlayışımı yansıtıyor hayata bakışımı değil. Her komedyenin kendini rahat hissettiği konu başlıkları ve komedi tarzı vardır diye düşünüyorum. Benim de öyle sanırım. Ancak yaptığım şakalar ile gerçeği karıştırmamak lazım. Korku filmi gibi düşünün. Hayaletler gerçek değiller.

Sahne hazırlık aşamasından bahseder misiniz?

Sahneye hazırlık temelde iki aşamada geçiyor. Önce yazım sonra da performans aşaması. Bu İki aşamada sadece sahnede olgunlaşıyor. Sahneye çıktıkça oyununuz gelişir ve yavaş yavaş daha iyi hale gelir. Açık mikrofonların bu konuda faydası yadsınamaz. Yeni materyal denemek için açık mikrofonları değerlendirmek lazım. Tabi en önemlisi çalışmak devamlı çalışmak.

İyi espiriler yapan aynı zamanda iyi bir komedyen midir?

Hem evet hem hayır. Eğer yemek masasında ailesine yaparsa ve ailesini güldürürse ailenin komik evladıdır. Ailesinin masada yaptıklarını sahnede anlatıyor ve insanları güldürüyorsa komedyendir gibi.

Komedinin bugün geldigi  yeri nasıl anlatırsınız?

Komedinin geldiği yer konusunda olumlu düşüncelerim var. Stand up akımının seyirciye yeni gelmesi aşaması atlandıktan sonra yerinin sağlam olduğunu düşünüyorum. Komedi çok boyutlu ve fena halde bireysel birşey gibi. Bir şakaya bir kişinin gülmesi o şakanın komik olduğu anlamına gelir. Bu sebepten herkesin kendine güvenle girdiği bir alan. Zamanla komedyen olmayı etkileyen diğer faktörlerin uyguladığı kontrastla daha iyi gösteriler seyretmeye başlayacağız diye düşünüyorum. 

Hedef tahtanızda kimler var?

İzleyicilerimle aramda güzel arkadaşlıklar geliştirebildiğimi düşünürsek samimi insanları gösterime bekliyorum diyebilirim. Halkın şu kesimi diyebileceğim bir kitlem olsun istemem. Ceylanpınar, Kızıltepe, Cizre, Samsun, Düzce,Ankara ve İstanbul’da sahneye çıktım. Ve Türkiye’nin bir çok yerinde daha çıkmak istiyorum. Mizahımın samimi olduğuna inanıyorum. 

Bazen gösterilerinizde politik espiriler yapıyorsunuz. Bu akıllara Nazım’ın “sen yanmazsan ben yanmazsam…” Dizelerini getiriyor. Bu espirilere ağırlık verecek misiniz?

Evet vereceğim :). Politik bir duruş sergilemek gibi değil daha çok rahatsız olduğum durumlardan bahsediyorum. Yanmak ve yakmak benim pozisyonumdaki biri için iddialı sözler olur. Asıl soru şu bence; Komedyenler ne zaman siyasi espri yapmayı bıraktı ?

Sinema filmi veya bir tv kanalında bu youtube’da olur, komedi programı yapmayı düşünüyor musunuz?

Uygun proje olursa neden olmasın. Düşünürüm elbette. 

Sizin bir projeniz var. Bize biraz da o konudan bahseder misiniz?

Proje şu; bir ayağı Mardin’de bir ayağı İstanbul’da iki tane gösteri olacak. Bunun için şuan bir kaç ünlü isimle de görüşme halindeyim. İsim vermeyeyim ama ülkemizde sevilen tiyatro, dizi ve sinema oyuncularıyla iletişim halindeyiz. Bu isimlerin bir kısmı stand up, bir kısmı müzik gibi etkinliklerde bulunacak. Sanatçıların ulaşım, konaklama gibi ihtiyaçlarının karşılanması için sponsorlarımız olacak ve geriye kalan sponsor anlaşmalarının hepsi Güneydoğuda Ceylanpınar’da ki köy okullarının kütüphanelerine gidecek. Ayrıca insanlar bireysel olarak yardımda edebilecekler. Tamamıyla objektif olunacak. Kim ne verdiyse, örneğin kitap olur kıyafet olur hepsinin bilgisine ulaşılabilecek. Zaten para istemiyoruz. Kısacası, projenin amacı çocukların kütüphanelerinin ve sokak hayvanlarının mamalarının sponsorlar vasıtasıyla karşılanması. İnsanlara bu konuyla ilgili farkındalık yaratan bir gece düzenlemek istiyoruz. Az önce de söylediğim gibi bir ayağı Mardin’de bir ayağı İstanbul’da iki gece düzenlemek istiyoruz. Ben özellikle Mardin istedim çünkü, gidenler bilir Mardin çok inanılmaz, insanı büyüleyen bir şehirdir. Medeniyetlerin beşiği, üç,dört bin yıllık bir şehir. İstanbul’a ilk gittiğimde ne hissettiysem Mardin’e de ilk gittiğim de onu hissettim. O tarih, o güç, o enerji, çok farklı bir şehir. Düşünsenize bu ülkede hem İstanbul var hem Mardin var. İki büyüleyici şehri sınırları içinde barındıran dünyada başka böyle bir ülke daha yok. Projenin neden hem Mardin Hem İstanbul’da olmasının açıklaması da bu.


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir