İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Film Tavsiyesi: Keşfinizi Bekleyen 15 Özel Yapım

Malumunuz, koronavirüs sebebi ile bir süre hepimizin can güvenliği için evlerimizde kalmamız gerekiyor. Hayatımızı bir şekilde bunun üzerine kuruyoruz bir süredir. Sosyal varlıklar oluşumuzdan dışarıda olmamak çok zor; ancak pekala evde de sosyalleşilebilir. Eminim hepimizin eksik bıraktığı çok şey var. Bunun yanında film izlemek gibisi de yok doğrusu. Bir film öneri listesi hazırlayayım dedim, film listesine uzun zamandır kült niteliği taşıyan fakat Türkiye’de kültleşememiş özel yapımları almak istedim ve böyle bir liste çıktı. Şimdiden keyifli izlemeler diliyorum.

Satantango \ Şeytanın Tangosu (8.6)

1980’ler, kominizm sonrası Macaristan’da tahrip olmuş küçük bir köyünde, hayat fiili olarak durmuştur. Güz yağmurları başlamıştır. O akşamüstü köylüler büyük bir ödeme beklemektedirler, sonrasında da, bazıları hakkettiğinden fazlasını alma planlarıyla oradan ayrılmayı düşünmektedirler. Fakat o sırada iki yıl önce öldüğünü düşündükleri karizmatik Irimias’ın konuşmasını duyarlar, geri gelmiştir. Onlar da topluluğun devamlılığını koruma amacıyla Irimias’ın çevireceği tantanalı planla paralarını alacağı düşüncesiyle korkmuşlardır. Film Irimias’ın köye dönüşünün etkisi ve sonuçları üzerinedir. Yönetmeni Tarr’ın bölünmeden seyredilmesini tavsiye ettiği filmi, başyapıt olarak kabul görmektedir.

 Requiem for a Dream \ Bir Rüya İçin Ağıt (8.4)

Uyuşturucu bağımlısı bir genç, televizyon bağımlısı annesi ve aralarında günden güne yükselen bir uçurum… Uyuşturucu batağı içerisindeki Harry’nin hayattaki tek amacı daha fazla uyuşturucuyken; umutsuz annesini hayata bağlayan tek şey en sevdiği yarışma programıdır. Bir gün bu yarışmaya katılmaya hak kazandığında tek derdi, ödül olan kırmızı elbiseye girebilmek olacaktır. Yaşlı ve mutsuz kadın zayıflama hapları kullanmaya başlar… Hubert Selby’nin romanından uyarlanan trajik hikaye, ‘Black Swan’, ‘The Wrestler’, ‘Pi’ ve The Fountain gibi kült filmlere imza atmış Darren Aronofsky tarafından yönetilmiş; özellikle de Clint Mansell tarafından yapılan müzikleriyle hafızalara kazınmıştır.

 Boyhood \ Çocukluk 8.3

En son Before Midnight filmiyle izleyici karşısına çıkan Richard Linklater’ın senaryosunu yazıp yönettiği film, çıkış noktası olarak yakın zamanda boşanmış bir çiftin, Mason ve Olivia’nın hikayesine odaklanıyor. Sahip oldukları tek çocukları ise artık anne ve babasının bir arada yaşamadığı gerçeğine alışmak ve bu yabancı düzen içerisinde yaşamayı öğrenmek zorunda. Çocuğun 6 yaşında başlayan bu yeni tecrübesini 12 yıl boyunca sürecek olan bir büyüme evresine yayan yönetmen, bu süreç boyunca yaşananları beyaz perdeye aktarıyor. Richard Linklater’ın, 12 yıllık bir süre zarfının belirli zaman aralıklarında çekimlerini tamamladığı filmin başrollerini Ellar Coltrane, Patricia Arquette ve Ethan Hawke paylaşıyor.

The Color of Paradise \ Cennetin Rengi (8.2)

Bu dokunaklı hikaye kör bir çocuk olan Mohammed’in çevresinde gelişir. Yaz tatili geldiğinde Mohammed için Tahran’daki okulundan ayrılıp tatile çıkma zamanı gelmiştir. Sabırsızlıkla babasını bekler, böylece birlikte evlerine dönebileceklerdir. Ancak babası Mohammed’in kör olması nedeniyle oğlundan utanmaktadır ve bu nedenle de okula beklendiğinden daha geç varır. Müdürden, oğlunu yaz boyunca bu okulda tutmalarını istese de başarılı olamaz ve oğlunu alıp eve dönmek zorunda kalır. 
Bu dokunaklı ve çarpıcı yapıt İran’da yetişen en önemli yönetmenlerden biri olan Majid Majidi imzalı.

 The Elephant Man \ Fil Adam 8.2

1880’ler Londra’sındayız. Şehrin sokaklarından süzülen kasvet ve karamsarlık, arka sokaklarda olup bitenleri belli eder nitelikte. Doktor Treves, isli sokaklarda gezindiği esnada gezici bir sirke rastlıyor. Önündeki kalabalıktan anlaşıldığı üzere içeride normal olmayan bir gösteri var… Ve bu normal olmayan gösterinin kahramanı, doğuştan engelli olan John Merrick. Annesi Merrick’e hamileyken bir fil tarafından saldırıya uğradığı söylenir bu sirkte. Doktor Treves ise hızlı bir hamleyle tedavi altına almak ister bu fil görünümlü adamı ve istediği gibi de olur. Her haliyle ürkütücü olan fil adamın bu korkunç görünümünün altında, gönlünde yatanlar ise zamanla dökülmeye başlar.  Gerçek bir yaşanmışlıktan beyaz perdeye uyarlanan filmin yönetmeni, sinemanın aykırı yönetmeni David Lynch imzalı. Lynch filmografisindeki gerçekçi duruşuyla sivrilen filmin başrollerinde başarılı oyunculuklarıyla Anthony Hopkins ve John Hurt var.

Wings of Desire \ Arzunun Kanatları 8.1

Arzunun Kanatları, savaş sonrası dönemin ve modernizm atmosferinin karıştığı Berlin’de gezmekte olan iki meleğin öyküsünü anlatır. Utanç duvarıyla ikiye bölünen Berlin şehrinde insanları gözlemleyen Damiel ve Cassiel isimli iki melek insanlara görünmeseler de tüm yalnız ve depresif ruhlara yardım etmektedir. Şehrin yaşadığı yıkımın ve tarihin yakın tanıkları olan melekler, insanların üzücü düşüncelerini duydukça onları rahatlatmaya çalışmaktadır. Damiel ve Cassiel insanlara görünmez olsa da sadece çok iyi kalpli bazı çocuklara görünebilmektedir. Bir gün Damiel, güzeller güzeli bir artist olan Marion’a aşık olur ve hayatı tecrübe edebilmek için insan formuna dönüşebilmeyi dilemeye başlar. Usta Alman yönetmen Wim Wenders tarafından yönetilen filmin Bruno Ganz, Solveig Dommartin ve Otto Sander var.

Spring, Summer, Fall, Winter… and Spring \ İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… Ve İlkbahar (8.1)

Mevsimler ve doğanın o kusursuz çağrısı, yarattığı teslimiyet arzusu belki de başka hiçbir şeyde benzeri olmayan…Yüzen bir ev ki doğaya dair ne varsa muhteşem olan onu çevrelerken o göl ortasında yüzmekte. Yaşlıca bir rahip ve kendisine refakat eden diğer genç-çocuk rahip adayı.Yaşlı rahip, ona her şeyi bilgelikle ama bir o kadar da doğal bir akış içinde öğretir. Bu şekilde geçip giden mevsimler ile büyüyen çocuğun geçirdiği evrim, son derece doğal bir ahenk içinde ilerlerken sıra artık büyümüş olan çocuğun öğrendiklerini gerçek hayata nasıl yansıtacağını görmeye gelir. Ufak yaştan beri öğretilen erdemlere rağmen asıl öğretimin hayatın kendisi tarafından yapıldığının farkında olan bilge rahip için ise bekleme ve görme zamanıdır. Gerçek bir görsel şölen olarak beyazperdeye yansıyan ve gösterildiği bütün festivallerde büyük beğeni ile karşılanan bir film.

C.R.A.Z.Y. \ Çılgın (8.0)

Jean-Marc Vallée’nin C.R.A.Z.Y adlı son filmi, 60’lı yıllardan başlayarak orta-sınıfa mensup Montreal’li bir aileden sıradışı bir baba-oğul hikayesi aktarıyor. Doğası gereği, kendisinden beklenilenden farklı davranmak zorunda kalan erkek çocuğun yaşadığı çelişkilerin, kendi benliğini aramasının ve olgunlaşmasının anlatıldığı hikaye Kanada’nın bir nevî Babam ve Oğlum’u sayılabilir.Kişisel tercihleri (hediye gibi, müzik gibi), hayata bakış açıları çelişen bu iki insanı kopmaktan alıkoyan ise, kardeşlerini yalnızlığa mahkum eden her biri birbirinden acayip özelliklere sahip dört erkek evlat ve oğlunun mistik güçlere sahip olduğuna inanan bir anne (Danielle Proulx). Her şeye rağmen babasına büyük bir hayranlık duyan ve ona yaranabilmek için hayatını uzunca bir süre yalanlar üzerine koyan Zach’in doğasıyla girdiği amansız mücadelenin, onu çıldırmanın eşiğine getirmesi üzerine bir film C.R.A.Z.Y.Quebec’te başlayan ve Kudüs’e kadar uzanan fiziksel ve ruhsal bir yolculuğun, toplumsal baskının, insan doğasının, mücadelenin ve azmin anlatıldığı eşsiz bir baba-oğul hikayesi olan C.R.A.Z.Y; Michel Côté’nin unutulmaz performansıyla ölümsüzleşiyor. Sinemaseverlerin kulaklarının pasını alacak muhteşem parçalar (David Bowie, Pink Floyd, Rolling Stones vb.) ve dokunaklı final de cabası.

Dancer in the Dark \ Karanlıkta Dans (8.0)

Selma Jezkova, derme çatma bir karavanda 10 yaşındaki oğluyla beraber hayatını sürdürmeye çabalayan bir kadındır. Genetik ve kalıtsal bir hastalığı nedeniyle görme yetisini tamamen kaybetmek üzeredir. Bir gün kendi hastalığının kalıtsallığı nedeniyle oğlunun da bu hastalıkta muzdarip olacağını bilmektedir. Bu nedenle kazandığı tüm geliri oğlunu ameliyat ettirmek üzere kenara koymaktadır. Ancak hayatın seyri, bu ikiliyi hiç olmadık bir uçuruma doğru itmek üzeredir.

The Holy Mountain \ Kutsal Dağ 7.8

Mesihvari bir karakter ruhani bir karakterin zihnine girer ve onun vasıtasıyla türlü gezegenleri mecazlayan renkli bir ekiple tanışır. Buradaki herkesin kendi dünyası vardır ve izlediklerimiz de onların ayrı dünyalarıdır. Artık kutsal dağa doğru başlayacak olan yolculuğun arifesindeyizdir. 
Jodorowsky her zamanki gibi kendi kafasındakini, kelimelerden bağımsız olarak resimleyerek portrelemesi zor bir filme imza atıyor. Deli işi bir sinema deneyimi…

Control \ Kontrol 7.8

Müzik tarihinin, gerçekten de nev’i şahsına münhasır figürlerinden biriydi Ian Curtis. İşte, 2007 yapımı “Kontrol”, efsanevi Joy Division grubunun mikrofonu Ian Curtis’in öyküsünü anlatan ve 2007 Cannes Film Festivali Yönetmenler Haftası’nın açılış filmi olarak, topladığı övgü ve ödüllerle özellikle dikkat çekmiştir. Post-rock döneminin en cafcaflı eserlerine imza atan, isminden dolayı tartışmalı bu grup, orijinal punk sound’unun en meşhur temsilcisi olarak kabul ediliyor bir çok ciddi müzik otoritesine göre… Joy Division, sadece iki stüdyo albümüyle büyük bir başarı yakalamış ve solistleri Ian Curtis’in 1980 yılında intihar etmesi üzerine dağılmıştı. (Daha sonrasında New Order adındaki ekol de JD grubunun küllerinden doğmuştur). ‘Control’ün yönetmenliğini Hollandalı ünlü fotoğraf sanatçısı ve video klip yönetmeni Anton Corbijn üstlenmiş bulunuyor. Corbijn Depeche Mode, U2, Nirvana, Nick Cave and the Bad Seeds ve Joy Division gibi gruplara çektiği, klasikleşmiş video klipleriyle tanınıyor. ‘Control’ Corbijn’in ilk uzun metraj filmi.

Cloud Atlas \ Bulut Atlası (7.5)

1850 yılında Pasifik Okyanusu’ndayız. Adam Ewing Yeni Zelanda’daki takım adalardan zorlu bir deniz yolculuğu yaparak Californiya’daki evine dönmektedir. 1930’lu yıllarda Belçika’da yaşayan beş parasız ama yetenekli bir bestekar olan Robert Frobisher’ın elinde Adam Ewing’in günlüğü vardır. Luisa Rey ise Reagan yönetimindeki Amerika’da yaşayan isyankar ruhlu bir gazetecidir. Yayın evi sahibi Timothy Cavendish ise alıcaklılarından canını kurtarmaya çalışır. Kendisini var eden sisteme isyan eden android garson Sonmi~451 ise yakın gelecekte Güney Kore’dedir. Zachry ise medeniyetin çöküşüne ve ilkel kabilelerin insanlığa hükmetmesine şahit olmak üzeredir…
Alt başlığının da dediği gibi Bulut Atlası’nda Geçmiş, Şimdi, Gelecek, Her Şey Birbiriyle Bağlantılı…
Lana ve Andy Wachowski kardeşlerin Alman yönetmen Tom Tykwer ile ortaklaşa senaryosunu yazıp yönettikleri filmde Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Sturgess, Ben Whishaw, James D’A.

 I Killed My Mother \ Annemi Öldürdüm (7.4)

Özellikle muhafazakâr toplumlardaki varlıklarıyla büyük çatışkılar yaşayan eşcinseller, görece uygarlaşmış toplumlarda da büyük sıkıntılar çekiyorlar. İşte Fransız Xavier Dolan’ın yazıp yönettiği bu ilginç filmde, bir annenin homoseksüel evladıyla kurduğu ya da kuramadığı gerilimli ilişkinin yansıması aktarılıyor. Cannes 2009’da bir hayli ses getiren”Annemi Öldürdüm”ün merkezinde eşcinse lise öğrencisi Hubert var; onun en yakınındaki, aynı zamanda da en uzağındaki insan ise biricik annesi Chantale! Aralarındaki aşk-nefret ilişkisi öyle boyutta ki çocuk, okuldayken annesinden ölmüş gibi bahsedebiliyor. Birlikte olduklarında ise mekan gözetmeksizin didişiyorlar. Hubert, annesinin yalan ve dolanlarından bıkmış, suçluluktan bunalmış, onu hor görmekten kendini alamıyor. Bu aşk/nefret ilişkisinin kafa karışıklığıyla Hubert ergenliğin derin sularına sürükleniyor. Henüz yirmi yaşındaki Xavier Dolan yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı ilk filminde son derece açık sözlü.

Twice Born \ Sen Dünyaya Gelmeden (7.4)

Gemma ve Diego Saraybosna’da tanışmışlardır. Gemma’nın hayatı Diego’ya aşık olması ile beklenmedik şekilde değişmiştir. Fakat Diego, Bosna savaşı sırasında hayatını kaybeder, Gemma ise başka bir ülkeye savrulur. Savaş bittikten yıllar sonra Gemma oğulunu da yanına alarak Diego’nun öldüğü topraklara geri döner. Geçmişte yaşananları ve Diego’nun izlerini Saraybosna’da arar… Film, aşkının peşinden savaşın ortasına giden Gemma ile savaşın en gerçekçi acılarını yaşayan Diego’nun tutkulu aşkları konu ediniyor. Margaret Mazzantini ‘nin romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini ise Sergio Castellitto üstleniyor. Başrollerini ise Penélope Cruz, Emile Hirsch ve Mira Furlan paylaşıyor. Saadet Işıl Aksoy’un da ana karakterlerden birini canlandırdığı film ülkemizde de vizyona giriyor.

KAYNAKÇA: 1,2

Bir yorum

  1. Song to the Moon Song to the Moon 20/05/2020

    Müthiş.. Ölmeden önce izlenmesi gereken bir seri..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir