19-22 Aralık 2019 tarihlerinde, “Hakikat Askıda: Post-truth Çağında Sanat” temasıyla Hilton İstanbul Exhibition Center’da TG Expo tarafından düzenlenecek olan İstanbul Art Show sanat fuarı, ulusal ve uluslararası pek çok sanat galerisini İstanbul’da bir araya getirecek. Sanat direktörlüğünü sayın Yalın Alpay’ın üstlendiği İstanbul Art Show sanat fuarı, bu yıl İran sanatına ayrı bir bölüm ayırıyor. İran’ın en iyi sanat galerileri, ünlü koleksiyonerleri, sanat yazarları ve küratörleri 4 gün boyunca İstanbul Art Show’da Türk sanat dünyasıyla bir araya gelecekler.

İstanbul Art Show sanat fuarında İran’ı temsil edecek galerilerin hangi sanatçılar ve eserler ile katılım sağlayacaklarının belirlenmesi için, İran Galeriler Birliği Başkanı sayın Lili Golestan’ın da aralarında bulunduğu İstanbul Art Show Seçici Kurul’u ve fuarın İran Sergisi Küratörü sayın Maryam Salahi Ağustos ayı içerisinde İran’ın başkenti Tahran’da çeşitli temaslarda bulunacak. Verilecek davetlerde, Türk çağdaş sanatının önde gelen örneklerinden parçalar da İranlı koleksiyonere tanıtılacak. Temaslarla, iki ülkenin sanat dünyaları, galerileri ve koleksiyonerleri arasında yeni bağlar kurulması ve Aralık ayında İstanbul Art Show’un gerçekleştirilmesiyle bu bağların sıkılaştırılması amaçlanıyor.
Serginin İranlı küratörü, Türk sanatseverler için tanıdık bir isim: Maryam Salahi.
Son 12 yıldır Türkiye’de yaşayan, bu süre içerisinde plastik sanatlarda yüksek lisans ve sanatta yeterliliğini tamamlayan sanatçı Maryam Salahi, Savaş Kadınları, Saklı/Hidden, Kimlikler Lütfen ve Haram in Harem gibi sergileri ile tanındı, ünlü koleksiyonlara girdi. Sanatında içe kapanık ve anlam yaratmayan dekoratif öğelerden çok, kimliklerin yapıtların önüne geçen hiyerarşik konumlarına başkaldıran siyasi göndermelere yer veren sanatçı, sanatsal ifadesinin kaynaklarını bilinçaltından almakla birlikte, kendisini tuvale bilinçli bir salınımla aktarıyor.
İstanbul Art Show ve İran sanatı üzerine Maryam Salahi ile bir söyleşi gerçekleştirildi.

–İstanbul Art Show’un odak ülke olarak İran’ı seçme nedenleri neydi?
-Bence ilk neden, İran ve Türk sanat tarihlerinin ilerleyişlerinde şaşırtıcı bir eş zamanlılık ve benzerlik bulunması. Son bin yılda, iki ülkenin de sanatı ve sanata bakışı Batıyı etkiler. Ardından süreç tersine döner ve özellikle son yüz elli yılda, Batı sanatı bu ülkeleri etkiler. İran ve Türkiye’nin özellikle son yüz yılda modern sanatı benimseyişleri, ardından modernizmi kendi uygarlıklarına aktarışları oldukça eş zamanlı ve benzerliklerle dolu. Günümüzde Türkiye de, İran da küresel çağdaş sanata eklemlenmiş durumdalar, küresel sanattan hem etkileniyor, hem de küresel sanata etkiyorlar.
İkinci neden ise fuarın temasını oluşturan kavram: post-truth (hakikatin önemsizleşmesi). İran günümüzde politik ve ekonomik olarak tam anlamıyla bir post-truth çağı yaşıyor. Bu terim her ne kadar yaşamımıza yeni girmiş olsa da, yaşamlarımıza değer her konuda ciddi bir belirleyici oluyor. Bu durum sanatsal üretimde de doğrudan ve dolaylı biçimlerde güçlü etkiler üretiyor. Zira günümüzün sanatçısı artık sadece maharet ve teknik göstergesiyle yetinmemekte kendini aynı zamanda bir noktada bir siyasetçi, bir sosyolog, bir kanaat önderi olarak görüyor. Çağımızın sanatçısı duyarlı olmakla var oluş savaşını veriyor.
Üçüncü sebebi ise iki ülke arasında olan kadim dostluk ve bağlılık. İstanbul Art Show bu dönemin gergin ve belirsiz politik ortamında İran’a bir zeytin dalı ile nazik bir davette bulunmasıyla sanatın her şeyin üstesinden geleceğini göstermekte. Ben de Türkiye’de yaşayan bir İranlı sanatçı olarak, bu davetten ziyadesi ile memnuniyet duydum.
–İran sanatının küresel çağdaş sanat karşısında özgünlüğü nedir?
-Moderneşme sürecinde İran sanatının önde gelen sanatçıları çoğunlukla Batı’da eğitim almış kişilerdi. Modern İran sanatının temellerini bu sanatçılar attı. Onların izini süren sanatçılar ise, bu modernleşmeye, İran uygarlığını da katarak, dünya sanatına uyumlu fakat yerel bir sanat üretmiş oldular. Fakat ne yazık ki küreselleşme arttıkça, dünyanın sanattan ve sanatçıdan beklentileri değişmekte ve bu beklenti sanatçıların iç tepilerinden daha büyük bir motivasyona dönüşmekte. Sanatçının dünyayı takip edip yön bulması ne kadar doğal bir yol olsa da, bazen üretilen sanatın nasıl olması gerektiğine fazlaca etkide bulunabiliyor.
Bugün küresel çağdaş sanat dünyası Doğulu sanatçılardan Doğuya ait bir olgu beklemekte. Bu beklentiyi karşılamak dünya adına gerçekçi olsa bile, temamızda söylendiği gibi zaman zaman hakikatlerin önemsizleşmesine sebep oluyor. Oysa burada önemsizleştirilen hakikat, tam da sanatçının kendisidir.
–Türk sanatı ile İran sanatı arasında benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?
-Coğrafya ve kültür sanatı doğrudan etkiler, o nedenle bir eser ya da sanatçı araştırılacağında ilk önce hangi coğrafyada ve hangi kültürde yetiştiğine bakarız. İran ve Türkiye hem coğrafya, hem kültür olarak birbirine çok yakın iki ülkeler. İki ülkenin tarihi iniş çıkışları bile birbirine çok yakın. Dini anlayışın ortak olması, sanat anlayışını yüz yıllarca birbirine yakın tutmuş. Aynı yasaklar, aynı hikayeler ve efsaneler edebiyatı iki ülkeyi ayrılmaz hale getirmiş ve edebiyat kültüründen beslenen sanatçı için kaynak aynı şeyler olunca, sonuç birbirine yakın olmuş.
Günümüzün sanatına gelince sonuç fazla değişmemiş. Bu hem Batı’nın Doğu’dan beklediği oryantal anlayışla, hem de geçmişin tesiriyle yaşanmakta. Aralarındaki farklılık ise Türkiye’nin Avrupa’ya yakın olması ve sempati duymasıdır. Cumhuriyet tarihinin başlangıcı ile birlikte Türkiye’nin Latin alfabesine geçiş yapması Türk sanatını doğrudan etkiler. İran ise kendi alfabesini yeni bir sanat dalına dönüştürür ve günümüzde dünyaya damgasını vuran Nakkaşi-Hat akımını yaratır. İran’da son kırk yılda yaşanan tarihi değişimler İran sanatçısını geçmiş özlemine sürüklemek ile birlikte geleceğe karşı romantik bir bakışa sebep olur.
–İstanbul’da büyük bir sanat fuarında, İran’a böylesine büyük bir yer ayrılmasıyla, İran ve Türkiye arasında galeriler ve koleksiyoner yeni networkler oluşturacaklar, taraflar birbirlerinin sanatlarını daha yakından tanıma şansı elde edecek. Sizce bu girişim, ilerleyen yıllar için de bir temel oluşturabilir mi?
-İran milleti her zaman için Türkiye’ye ve Türk milletine büyük bir sempati ile yaklaşmış. Özellikle merak ve heyecanla dolup taşan sanatçının arzuladığı şey dünyanın farklı farkı köşelerinde eserlerini gözlerin önüne sermek. Her şeyden önce sanatçılar için verilen bu fırsat, sanat adına çok güzel bir enerji yayacaktır. Onları temsil eden galeriler ise bu fırsatın ne kadar kıymetli olduğunu bilmek ile birlikte sanatçılarının mutluluğuna şahit olacaklar ve yepyeni sanat ilişkilerine adım atacaklar. Yeni sanatçıları yeni galerileri keşfetmek koleksiyonerlerin en büyük heyecanı. İstanbul Art Show’un sunacağı yeni network ile beklentileri yüksek koleksiyonerleri dahi şaşırtacağına eminim.
Haber: Özlem Süer
İlk yorum yapan siz olun