Bizler, sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz. Ve onlara güç verebileceğine. Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadının ruhuna erişebilir. Sanat, topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi bir birey yapar. Sanat, evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat bir ilah olabilir. Ama bir dekor asla! Gerçek bir silah! Hedef vurulmalı.
ALFREDO
Bireyin kişiliğini belirleyen en önemli etken içinde bulunduğu toplumsal yapı ile o topluma ait zihniyet dünyasıdır. Toplum kültürü, tarihi, ekonomisi, siyaseti vb. bireyin kişiliğini, hayat tarzını, dünya görüşünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla zihniyet aynı toplumdaki bireylere ortak bir referans çerçevesi sunar. Bu tipik davranışlardan yola çıkılarak zihniyetin içselleştirilmiş bir kültürü ifade ettiği söylenebilir. Fakat bazı bireyler içselleştirilmiş kalıpları reddederek kendi şiarlarını ortaya koymaya çalışmaktadır. Kendince tiyatroya biçtiği rolü hayata geçirmek üzere tiyatrocu olmayı seçen Alfredo Baeza, parayı kabul etmenin sanatı satmak olduğunu düşünür. 2003 yapımı İspanyol filmi Noviembre’nin ana karakteri Alfredo’nun, derste sahnedeyken söylediği ve herkesin inandığı büyük yalan, onu hayatı pahasına yeni bir yola sürükleyecektir.

Alfredo’nun en büyük hayali olan konservatuar okulundan kovulmasına yol açacak kadar gerçekçi olan bu yalan, oyunculuğunun iyi olduğunu ve bu nedenle hikayenin gerçek sanıldığını da kanıtlar. “Oyunculuk, kurguyu inandırıcı kılan bir eylem değil midir?” sorusuna cevabımız evetse, Noviembre’nin gerçek sanatı ticari sanattan ayıranın ne olduğuna, hayat ile sanatın ve tiyatronun ilişkisine dair söylediği, politik düzleme karşı direnmeye çalışan ve hayatın bir parçası olması gereken sanata ilişkin yeniden kurgulamaya çalıştığı pek çok şey var.

Noviembre, basit bir sistem eleştirisi filmi değildir. Eleştirilen şeyler siyasi olmaktan öte toplumun geneline yayılan durumlar: İnsanın doğası, yok etme güdüsü, egosu, umursamazlığı, duyarsızlığıdır. Noviembre grubunun manifestosu; ücretsiz, kamusal ve özel yardımlardan kaçınan, seyirci sayısının kısıtlı olduğu kapalı bir alan yerine en kalabalık yerleri sahne olarak tercih eden, yerleşik temsil usullerinin, geçmişte televizyon ve film işine bulaşanların girmesinin yasak olduğu, seyirci neredeyse oraya gidilmesi gereken, yazılı kaynaktan beslenmenin kabul edilmediği bir tiyatro biçimini savunur. Yani, gösteri için en uygun yer, sokağın ta kendisidir ve tamamen doğaçlama yapılır. Alfredo, sahneden nefret eder. Çünkü sahne, mekanı sınırlayan bir unsurdur. Bu şekilde polis baskınlarıyla devam eden gösterilerinin nerede, ne zaman olacağı ve karakterlerin rolleri hep değişir. Basit cezalarla kurtulan grup, zamanla baskıyı hissedecek ve gösteri yapmak için belli kurallara sığınmak zorunda kalabilecektir…

Özgür ve bağımsız tiyatroyu geliştirmek ve yaymak adına çıkılan yolun anlatıldığı filmde, bu yolda verilen bedeller de çarpıcı bir şekilde sunulmaktadır. Eğer sanatın sistem tarafından nasıl alaşağı edildiğini ve gücünü sorguluyorsanız kesinlikle izlemenizi tavsiye edebileceğim bir filmdir.
Günümüzde sanat ve tiyatro gerçekten kokuşmuş bir halde. Leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tekdüzelik, rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı, bürokrasi ve yalan dolan… Bir tek sanat yok. Artık sadece sanat ticareti, sanat borsası ya da sanatı teşvik ticareti olacak. Bir başka banka hesabı daha, sayıları toplama sanatı.. Ama biz buna alet olmayacağız.
Çünkü bizler, özgürüz!Ve sanat içinde geleceği barındıran bir silahtır…
İlk yorum yapan siz olun