İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özkan Sağın: “Mizahla bazı muhalif liderlerden daha iyi bir muhalefet yaptığımı düşünüyorum”

Röportaj: Nalan Yıldırım

Sosyal medya fenomeni, oyuncu Özkan Sağın yeni çıkan kitabı Özgür Olmak İçin Güzel Bir Gün’ü, Z kuşağının aslında ne istediğini ve bir muhalefet biçimi olarak mizahı anlattı.

İNSANLAR ANLIK KİN KUSMAYI DAHA EĞLENCELİ BULUYOR

– Sosyal medyada inanılmaz takipçiniz var. Yaptığınız video içerikleri çok seviliyor çok paylaşılıyor. Sosyal medya altın çağını yaşıyor. İçerik ne kadar önemli?

İçerik kendinizi nereye konumlandırdığınızla ilgili veya değil. Amaç eğer para kazanmaksa içeriğin önemi kalmadı artık. Hatta içerik bile kalmadı. Birbirinin kopyası binlerce videoyla dolu sosyal medya. Hepimiz de bunları ister istemez izliyoruz aslında. Gerçekten yazan, düşünen, çaba gösteren çok kişi yok. Bu noktada ne kadar istemesem de “Eskiden böyle değildi,” demek zorundayım. Eskiden de kötü içerikler oluyordu fakat bir o kadar da üreten, düşünen, iyi içerik oluşturan kişiler vardı. Onlar sevilir, izlenirdi. Zamanın ruhu çok hızlı değişti. Eğer “Ben kalıcı olmak istiyorum,” diyorsanız içerik çok mühim. Güncel, doğurgan ve bizden bir şeyleri izlemeyi çok seviyor insanlar. Zekâ ürünü olan içerikler de fark ediliyor aslında. Anlık ivme yakalayamıyor sadece. Çabuk tüketilmiyor, uzun vadede daha kalıcı bir konumda kendine yer buluyor. Hem popülist hem de zekâ ürünü, kaliteli içerik üretmek zor iş açıkçası. Bu çizgiden kopmamak en iyisi, en güzeli bence.

– Yazmaya nasıl başladınız? Nasıl yorumlar alıyorsunuz?

Tabii şimdi sosyal medyanın geneli kötü içerik üreticisi insanlarla dolu olduğu için içerik üreticilerine karşı bir önyargı da mevcut. “Sen de mi kitap çıkarttın?” gibi iğneleyici yorumlarla karşılaştım. İnsanlar sizin derinliğinizi, geçmişinizi araştırmak öğrenmek yerine anlık kin kusmayı daha eğlenceli buluyor. Ben bugün video çekmiyor olsaydım da yazacaktım zaten. Çocukluğumdan beri bir şeyler yazıyorum. Sen beni bugün bir videoyla tanıdın diye ben neden yazmaktan vazgeçeyim. Üstelik videolar için bu kadar çok metin yazan nadir içerik üreticilerinden biriyim. Altı senedir yaptığım tüm içerikler yazılı metinlerden ibaret. Altı senedir boş sayfalara yazılan cümleler milyonlarca insanın beğenisine çıktı sosyal medyada. Şimdi bundan çok daha farklı bir durum olmadı. Derdimi kamera karşısında değil de kitapta anlattım. Üstelik çok daha keyifli ve eğlenceli oldu.

– Kitabınız çıktı; Özgür Olmak İçin Güzel Bir Gün. Lisede başkanlık yarışı üzerinden politika yapan “büyüklerimizi” çok güzel eleştiriyorsunuz. Neyi eksik yapıyor politikacılar?

Evet, kitapta tam da bunlar anlatılıyor aslında. Bir okulda yaşanan başkanlık yarışını mizahla anlatmaya çalıştım. Okuldaki öğrenciler, öğretmenler, müdür, kantinci vs. hepsi çok tanıdık. Okulu kendi kaderine terk eden bir müdür. Okul başkanlığını bir türlü elinden bırakmayan ve bunun için türlü hilelere başvuran bir öğrenci. Ona karşı örgütlenen öğrenciler. Hepsi bildiğimiz şeyler aslında.

Açık konuşacağım; bir kere çok yapmacık çoğu. Hepsinin derdi, “Gençlere nasıl ulaşırız?” olmuş. Gençler salak değil. Neyin samimi olup olmadığını gayet iyi anlıyorlar. 10 yaşındaki çocuk ekonomi konuşuyor, politikacı çıkmış “Gençlerin dilinden anlıyorum,” algısı yaratmak için rakibine “boomer” kelimesini kullanıyor. Hangisi daha aklı başında şimdi? Onun dışında bazı önemli konularda mutlak sessizlik yaşıyorlar. Politik doğruculuğa çok başvuruyorlar. Çoğu politikacının net çizgisi yok. Ülkenin derdi sanki biz gençlerin omuzlarına binmiş de hiçbiri bu yükü bizim omuzlarımızdan almak istemiyor gibi. Çoğu kendi kariyerinin ve partisinin geleceğini düşünmekle meşgul. Bize yükledikleri sorunlarla boğuşmamız yetmiyormuş gibi bir de bize yakınlaşmaya çalışmaları çok ironik. Bizi bulmaya çalışmasınlar. Doğru yolda ilerlesinler biz onları zaten buluruz.

ÇOK KUTUPLAŞTIK, ÇOK GERİLDİK, ÇOK YORULDUK

– Romanınızın en iyi tarafı, “Aslında birbirimizin gözlerine baksak mesele çözülecek,” demeniz. “Aynı toprağın insanıyız, tek eksiğimiz birbirimizi dinlemek,” demeye getiriyorsunuz. Bu nasıl mümkün olur?

Birbirimizi dinlemeyi çok uzun zaman önce bıraktık bence. Bu kadar güzel bir coğrafyada yaşarken bu coğrafyanın ekmeğini bölüşememek büyük ayıp hepimiz için. Kimse karşısındakini dinlemiyor, sadece karşısındakinden sonra ne diyeceğini düşünüyor. Kim daha çok bağırırsa o haklı bulunuyor. Biraz nefes alsak, birbirimizin gözlerine bakabilsek, dertlerimizi birbirimize anlatsak sarılıp ağlayacak ve tüm problemlerimizi çözecek gibiyiz. Çok kutuplaştık, çok gerildik, çok yorulduk. Birbirimizi dinlemek şu anda mümkün değil. Birilerinin değişmesi ve sonrasında atmosferin değişmesi gerekir. Kaostan ve korkudan beslenmeyen birilerinin ellerinde filizleniriz ancak. Bu olduğu anda çok hızlı çözülür her şey. Kitapta da aynı şekilde ilerliyor zaten süreç. Biri çıkıyor ortaya ve herkese eşit düzeyde yaklaşıyor. Belirli zümrelerin değil, herkesin hakkının korunmasının esas olduğunu söylüyor. Böylece okulda köklü bir değişim sağlanıyor ve kutuplaşma son buluyor.

– Z kuşağı videonuz izlenme rekorları kırmıştı. Gerçekten ne istiyor Z kuşağı?

Gençliğini yaşayabilmek ve gelecek kaygısı çekmemek istiyor aslında. Ne kadar basit değil mi? Her biri yarın ne olacak endişesiyle bir hayat sürüyor. Girdikleri sınavların, okudukları okulların hiçbir işe yaramayacağı endişesi var hepsinde. Dışarı çıktığında arkadaşlarıyla bir kahve bile içemeyecek durumda olmalarının hüznünü yaşıyor çoğu. Çok genç bir ülkeyiz. Bu kadar gencin enerjisinin bir yere yönlenemiyor olması bana korkunç geliyor. Daha çok üniversite açmanın gençleri oyalamak dışında bir işe yaradığını görmedim. Bir şeylerle oyalıyoruz Z kuşağını şu an. Oyalansın ki düşünmesin, itiraz etmesin, karşı çıkmasın vs. Emeğinin karşılığını alabilmek, bu ülke adına bir şeyler yapmak istiyor çoğu. Az önce hakkında konuştuğumuz çoğu politikacıdan daha büyük sorumluluk hissediyorlar ülkeye karşı. Fakat çoğu politikacı tarafından sadece oy gözüyle bakılan koca bir gençliğimiz mevcut. Çok isterim bu gençlerin enerjisiyle muhteşem şeyler yapılsın bu ülkede. Fakat şu an ne öyle bir rüzgâr var ne de gençlerde umut. Gençler umut istiyor.

– Mizah ve muhalefet… İkisi arasındaki ilişki ne?

Sinema bölümünde okurken sanatın aslında politik ve muhalif bir yerde durması gerektiğini anlamıştım. Mizahı da öyle görüyorum artık. Hele bu tarz coğrafyalarda mizahın değiştirici ve dönüştürücü gücüne çok inanıyorum. Sevecen olduğu kadar yıkıcı da bir şey mizah. Toplumu yönlendirebileceğiniz, kitleleri harekete geçirebileceğiniz bir koz aslında. Açıkçası mizahla bazı muhalif liderlerden daha iyi bir muhalefet yaptığımı bile düşünüyorum. Muhalif olmayan kişilere ulaşmanın da harika bir yolu bence. Benim fikirlerime karşı olan fakat beni seven, videolarımı izleyen çok insan var. Ne ben onları kırıyorum ne de onlar beni. Yaratılmasını istediğim atmosfer de tam olarak böyle bir şey aslında. Bunu mizahla gayet yalın bir şekilde sağlayabiliyorum. Bana karşı çıkanlar olsa bile günü geldiğinde “Ya sen haklıymışsın!” tarafına geçiş yapabiliyor. İnsanların beynine en savunmasız oldukları anda ufak bir tohum yerleştiriyorsunuz mizahla. Size gülen biri anlattıklarınızı dinler ve algı kanalları açık olur. Söylediğiniz şeylere anlık tepki verse bile, siz söyleyeceğinizi söyleyip artık o tohumun onda filizlenmesini bekleyebilirsiniz. O yüzden politik ya da muhalif mizah, nasıl tabir ederseniz, değişim için kaçınılmaz bir argüman.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir