İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sanat’ta Nü’nün Gösterimi

Sanat eserlerini yorumlamadan önce çıplaklık ve nü arasındaki farka değinmek gerekir. Kenneth Clark, Nü adlı eserinde çıplaklığın giysisiz kalmak olduğunu belirtir. Nü ise çıplaklığın sanatsal ifade biçimidir. John Berger ise Görme Biçimleri adlı eserinde çıplak olmayı insanın kendi olmasına benzetir. Nü ise insanın başkalarına çıplak görünmesidir, burada beden nesneleşir. Berger, nü’lüğün bir çeşit giyiniklik olduğunu belirtir. Nü eser ortaya koyulurken ona bakan seyircisi düşünülerek eser yaratılır. Berger, seyircilerin erkek olduğunu dolayısıyla yapılan nü eserlerin de erkeklerin istek ve arzularına göre düzenlendiğini belirtmektedir. Richard Lepppert ise kadının bir imge olduğunu, imgeye bakanın ise erkek olduğunu söyler.

Tek tanrılı inançlarda çıplaklık utanma ve örtünmeyle ilişkilendirilirken, çok tanrılı inançlarda utanılacak bir şey değildir. Uygarlıkların tarih boyunca yaptıkları sanat eserlerine bakıldığında tek tanrılı inançlarda çıplaklığın daha az gösterildiği ve cinsel sahnelere çok az yer verildiği görülür. Çok tanrılı inançlara sahip toplumların sanat eserlerinde figürleri (kadın-erkek) çoğu zaman çıplak görebilmekteyiz. Ayrıca cinsel sahnelerin gösterildiği pek çok resim de bulunmaktadır. Din, sanat üzerinde güçlü bir baskı yaratmaktadır. Cinsiyetler arası üstünlükte, erkeğin konumu da aynı baskıya neden olmaktadır.

Peki sanat eserlerinde gördüğümüz çıplaklığın gerçekteki işlevi nedir? Clark, bu sorunun cevabını çıplaklığa yüklenmiş görsel değerden kaynaklandığını düşünmektedir. Berger’e göre ise birini çıplak görmek merakı ve gizemi ortadan kaldırdığından rahatlatıcıdır. Ayrıca bakan kişinin, izlenen kişiye karşı üstünlüğünün oluşmasını sağlar. Resimdeki çıplaklık, seyircinin egosunu okşamaktadır. Leppert ise ister giyinik olsun ister soyunuk olsun bakma arzusunun özünün cinsel bir gereklilikten doğduğunu belirtmektedir. Nü ise bakma arzusunu güçlendirmektedir.

Avrupa resim sanatında ilk çıplaklar olarak karşımıza Adem ile Havva çıkmaktadır. Bilgelik ağacındaki meyveyi yiyerek, çıplak olduklarının farkına varmaktadırlar. Berger, bu hikayede iki şeye dikkat çeker; birincisi, çıplaklık görmeyle değil bilinçle var olmuştur. İkincisi çıplaklık utanma duygusuna neden olmuştur. Bu mite yönelik ilk betimlemelerde Adem ile Havva’nın çıplaklıklarını kapatmaya çalıştıkları görülür. Rönesans’la birlikte çıplaklık gizlenmemeye başlamıştır. Utanma ortadan kalkarak çıplak kadın figürleri resim sanatında fazlasıyla görülmeye başlamıştır.

Avrupa sanatında kadın figürleri pasif gösterilirken, etkin olan seyircisi yani erkeklerdir. Kadın gözlenen erkek ise gözleyendir. Berger’e göre kadının kendi varlığını algılayışı, kendisini bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlamaktadır. Tiziano’nun yaptığı Urbino Venüsü adlı resminde uzanan bir kadın figürü görülür. Resimde dişiliğini kendisini tanımadığı ama muhtemelen erkek olan seyircisine sunmaktadır. Nü Kadın resimlerinin büyük bir kısmında uzanan, ayakta olan ya da oturan çıplak kadın çoğunlukla nazlı bakışlarını seyircisine çevirir.

“Sanat eserlerindeki çıplak kadınların büyük bir çoğunluğu ufukta, doğada, yeryüzünde ve yatakta boylu boyunca uzanır. Yatak, bir kadının Adem’i baştan çıkarmasının karşılığında ebedi itaatin göstergesidir.” Richard Leppert

Kadının pasifliği, ilk günahla Adem’i baştan çıkarması sonucunda bir cezalandırma şekli olarak görülmektedir. Nü Kadın resmi, arzuyu, yatırımı, egoyu tatmin etmek için var olmakla beraber Batı sanatında çıplak kadın figürünün kaynağı Havva’nın günahı olarak yorumlanır. Kadının resimdeki pasifliği de buradan gelmektedir.

Paris’in Yargısı

Paris’in Yargısı, güzelliğin ve çıplaklığın sergilenmesinin yanı sıra bir kıyaslama durumundan da bahseder. Paris, elindeki elmayı en güzel kadına verecektir. Böylece güzellik yarışmalı bir şey haline gelir. Güzellik yarışmalarının çıkış noktası Paris’in Yargısı mitinden gelmektedir. Burada resimdeki erkek figürüyle birlikte seyirci de güzelliği değerlendirmektedir. Kadınlar ise güzellikleriyle birlikte dişiliklerini de sergilemektedirler. Avrupa resim geleneğinde nü resimlerde kadın ya da erkek figürlerinin çoğunlukla vücut kılları resme dahil edilmez. Vücut kılları, insanların güçlü cinselliğini simgeler. Resimdeki figürün libidosu az gösterilirken, bu sayede seyircinin libidosu yükselmektedir.

Richard Leppert, kadınların arzu nesnesi olarak gösterildiğini belirtirken erkeklerin soyulmak için gerekçelerinin olması gerektiğini söyler. Erkeğin soyulması hassasiyet gerektirir. Bu dönemde resimlerin büyük bir çoğunluğunu yalnızca erkekler görür, dolayısıyla resimler erkekler için yapılır. Yatakta uzanmakta olan çıplak ve çekici bir kadın, gözlerini seyircisine diktiği zaman bu seyircinin iktidarını kabul edişi olarak yorumlanırken çıplak bir erkeğin gözlerini seyircisi olan erkeğe dikmesi bir tehdit algısının oluşmasına neden olabilir.

Nü resimlerde kadın figürleri seyircisinin gözlerine bakar ve kendini izlettirir. Nü erkek figürlerinde bu durum gözlenmez. Erkek bakışlarını seyircisinden saklar, bedeni seyircisine sunulurken bile figürün beden dilinde fark ediliş söz konusu değildir. Ayrıca erkek bedeninde penis, iktidarı ve gücü simgelerken aynı zamanda erkeğin zayıf noktasıdır. Dolayısıyla doğrudan gösterilmemeye çalışılır.

Çıplak Erkeklerin Muharebesi

Pollaiuolo’nun Çıplak Erkeklerin Muharebesi resmi konuya başarılı bir örnek oluşturur. Birbirleriyle mücadele eden erkeklerin vücutları atletiktir. Ayrıca tüm kasları gergindir. Ancak penislerine bakıldığında gevşek oldukları görülür. Güçlü ve savaşçı kimlikleri ön planda tutulan erkekler, vücut hatlarının gösterimi ve gergin kaslarıyla izleyicisine sunulurken gözlerin penise kaymasıyla ihtişamları gölgelenir. Böylelikle sergilenen erkeğin en zayıf noktası gözler önüne serilir. Leppert, sanatçının resimdeki erkeklerin penislerini gergin göstermesinin farklı bir heyecan şeklinde algılanarak dönemin en güçlü yasaklarından birini hatırlatabileceğini söyleyerek, penis kaslarının gevşek gösterildiğini belirtir. Penisin, kültürel büyüsünün bu denli kırılgan oluşu onun saklanmasına neden olmuştur.

Avrupa resim sanatında hakim olan bu bakış açısının Antik yunan döneminde benimsenmediğini hatırlatmak gerekir. Estetik kaygılarla küçük gösterilen erkek penisi erkeğin ihtişamına gölge düşürmemektedir. Aradaki farkın önemli nedenlerinden birinin din olduğunu hatırlatmak gerekir.

Mars ve Venüs

Erkeğin çıplak gösterimi sorunsalı belinin bir kumaş parçasıyla örtülerek saklanmasına neden olmuştur. Botticelli’nin Mars ve Venüs adlı eserinde savaş tanrısı olan Mars’a odaklanıldığında penisini örten bir örtü görülür. Tüysüz bir şekilde resmedilen Mars seyircisine sunulmaktadır. Hafif uykulu bir şekilde bilinci kapalı olarak gösterilir. Aslında yatak odası sahnesini andıran bu resimde Mars, orgazm sonrasındaki haliyle gösterilir. Ancak Venüs bunun tam aksi şekildedir ve gözlerini Mars’tan ayıramamaktadır. Venüs’ün bakışları, Mars kendinden geçmişken bile gücünden hiçbir şey kaybetmediğinin göstergesidir. Tüm övgü ve güç Mars’ın elindedir.

Habil’in Öldürülüşü

Habil’in öldürülüşü sahnesinde de aynı kumaş parçası göze çarpar. Figürün gösteriliş şekli; başının, kollarının ve bacaklarının duruşu tamamen seyircisini etkilemek içindir. Bu gösterim şekliyle kasları vurgulanır. Kasıklarında cinsel gücü simgeleyen tüyleri görülmektedir. Seyircisinden saklanan penisin gösterim şekli, örtünün duruşu Habil’in arzulanmasını sağlamaktadır.

Resim sanatında erkeğin çıplaklığı, imajını zedelemeyecek şekilde gösterilmelidir. Resme bakan seyircinin erkek olduğu düşünüldüğünde yasak olan homo erotizmi de çağrıştırmamalıdır. Bu durumlar çerçevesinde Batı sanatında erkek figürlerinin çıplak gösterimi belli kurallara bağlanmıştır. Kadının konumu erkeğin ki kadar hassas değildir, din ve toplumdaki konumu göz önüne alındığında arzu nesnesi haline getirilebilir. Bununla birlikte çıplaklık, resimde özellikle bakılması gereken bir şeydir. Görmek, arzu yaratır. Arzu ise kaçınılmaz olarak beden ve erotizmle alakalıdır.

Yazan: Elif Patan

Bir yorum

  1. […] Tek tanrılı inançlarda çıplaklık utanma ve örtünmeyle ilişkilendirilirken, çok tanrılı inançlarda utanılacak bir şey değildir. Uygarlıkların tarih boyunca yaptıkları sanat eserlerine bakıldığında tek tanrılı inançlarda çıplaklığın daha az gösterildiği ve cinsel sahnelere çok az yer verildiği görülür. Çok tanrılı inançlara sahip toplumların sanat eserlerinde figürleri (kadın-erkek) çoğu zaman çıplak görebilmekteyiz. Ayrıca cinsel sahnelerin gösterildiği pek çok resim de bulunmaktadır. Din, sanat üzerinde güçlü bir baskı yaratmaktadır. Çıplaklıkta insan; vücudunu olduğu gibi ortaya koyarken nüde ise olay sadece seyredilme amacıyla çıplak olmaktır. Çıplak olma veya çıplaklık kavramı bedenin kendisi, insan vücudunun doğal halidir. Ancak bu insan vücudunun doğal olma hali toplumsal standartların kabul gördüğü ölçüde veya biçimde olmaktadır. Sanatta çıplak ise beden, ışık ve poz ile şekil bulan bir tasarım, izleyiciye seyredilmek üzere sunulmuş olan bir nesnedir. Sanat tarihçisi olan Kenneth Clark çıplaklığın utandırıcı bir duyguyu barındırmasına karşın, nünün sanatı ifade ettiğini belirtmektedir. https://gazetesanat.com/sanatta-nunun-gosterimi […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir