İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ramazan Can’ın “Ne Yerdeyim Ne Gökte” İsimli Kişisel Sergisi Anna Laudel’de Açıldı!

Anna Laudel’in Kazancı Yokuşu’nda yer alan yeni galeri mekanında, sanatçı Ramazan Can’ın “Ne Yerdeyim, Ne Gökte” isimli kapsamlı kişisel sergisi açıldı.

18 Kasım 2021 tarihine kadar ziyaret edilebilecek ve Anna Laudel’in yeni galeri mekanında yer alan ilk sergi olan “Ne Yerdeyim, Ne Gökte”, sanatçının son 7 yıl içerisinde farklı materyallerle ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Ramazan Can’ın 2018’de yine Anna Laudel’de gerçekleşen “Evvel Zaman İşi” sergisinin devamı niteliğinde olan “Ne Yerdeyim, Ne Gökte”, yörüklerin yaşadığı bölgede, kendi belleğinde yer etmiş anılarının peşine düşen Ramazan Can’ın yıllar içindeki serüvenini izleyici ile buluşturuyor.

Konmak eylemini kuşlarla özdeşleştiren sanatçı, yörüklerin göç etmeye devam ettikleri müddetçe bir kuş kadar özgür olduklarına ancak uygulanan iskan politikaları neticesinde bu özgürlüklerinin ellerinden alındığına vurgu yapıyor ve günümüzde ne yere ne de göğe sığdırılamayan yörükleri bizlere aktarabilmek için kendi belleğindeki anılarını, geçmişle bugün arasında köprü vazifesi gören eserlerinde yansıtıyor. Sergi aynı zamanda ismiyle de yörükleri tanımlamak için kullanılan konmak ve göçmek eylemlerine gönderme yapıyor.

Galerinin iki katında, farklı materyallerle üretilmiş eserlerin yer aldığı sergi sanatçının bakış açısından Göçebelik, Şamanizm ve Kimlik Konuları ve Temellük (sanatı kendine mal etme) temaları etrafında üç bölümden oluşuyor.

Göçebelik

Serginin ilk bölümünde Can, göçebelik temasını ele alıyor ve eski halılar, neon işler ve heykelleriyle Anadolu kültürüne ve geleneksel el sanatlarına atıfta bulunuyor. Eserlerinde Jacques Derrida’nın “bir kavramın (iyi) diğer kavram olmadan (kötü) ele alınamadığı, çünkü birinci kavramın ikinciyle anlam kazandığı” anlamına gelen ‘Sözmerkezcilik’ kavramına getirdiği eleştiriden yola çıkan Can, yarı neon yarı halı işlerle birlikte bu iki ifade aracı arasındaki ilişkiyi ve bunlar arasındaki, eski-yeni, yukarı-aşağı, yerde-gökte, sanat nesnesi-sıradan nesne, hiyerarşisini de sorguluyor. Bu bağlamda zamansal açıdan birbirine zıt iki malzemeyi bir araya getirerek ortaya çıkardığı eserlerinde, bir tarafta geleneksel motiflerle oluşturulmuş bir kullanım nesnesi olan halı, diğer tarafta ise neon, tamamlayıcı bir pratik olarak yer alıyor. Derrida’nın bakış açısından bu iki malzeme birbirini destekliyor ve dolayısıyla eski bir ifade aracı olan halı yeni bir ifade aracı olan neonu besliyor. Bu pratiğin üzerine yoğunlaşmasıyla birlikte, bir kültürün yok olma sürecini o kültüre ait en önemli gelenekler üzerinden gösteriyor.

Şamanizm

Geleneksel ritüeller üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkan ‘’Ne Yerdeyim Ne Gökte’’ sergisiyle, çocukluğunda geçirdiği rahatsızlıkların tedavisi için götürüldüğü sağaltıcı ritüellerin ve anılarının peşine düşen sanatçı, çoğu geleneğin İslamiyet’ten önceki inanç sistemi olan Şamanizm’e kadar dayandığını gözler önüne seriyor. Mitolojik kaynaklı bazı ritüellerin hala devam ettiğinin ispatı niteliğinde olan bu gelenekler, sanatçının güncel sorunlara ‘Şamanist’ bir bakış açısıyla yaklaşabilmesine yardımcı oluyor. Bu sorunlara cevap ararken Şamanizm’den esinlenerek izlediği
metodoloji ile sanatçı, geçmişle bugün arasındaki bağlantıları kurabiliyor ve modern olanla ilkel olanı karşılaştırıyor. Bir önceki sergisinin devamı niteliğinde olan ‘’Ne Yerdeyim Ne Gökte’’ isimli bu sergi, benzer bir kronolojiye sadık kalarak Yörükler ve Yörüklerin geleneklerini besleyen asıl kaynak olan Şamanizm’e ait boğa, geyik, kurt gibi motiflerinin güncel bir yorumla deneyimlenmesini vadediyor. Figürlerinde kullandığı büyük, kalın vücut hatları, abartılı el ve ayaklarla ise Şamanizm’in doğasında
bulunan mistisizmi yansıtıyor.

Temellük Sanatı ve Kimlik Konuları

Serginin üçüncü ve son bölümü, temellük sanatı (sanatı kendine mal etme) ve kimlik konuları başlığı altında sunuluyor. Ramazan Can temellük bağlamında resimsel kolajları tarihin tanınmış ustalarının
eserlerinin üzerini kısmi olarak boya ile kaplıyor. Da Vinci, Raphael, Dürer ya da Manet gibi dev ustaların yarattığı ikonik tablolarda, portrelerdeki bireylerin yüzlerinin yerini Can’ın yaptığı alternatif
kafalar alıyor. Bazı eserlerinde sanatçı, orijinal eserin tüm kompozisyonunu basılı bir reprodüksiyon olarak alıyor ve daha sonra üzerine kalın yağlı boya katmanları halinde bir portrenin kendi etkileyici versiyonunu boyuyor. Bu eserlerde, 20. yüzyılın başlarındaki kolaj ve fotomontaj tarihinden bildiğimiz geleneksel dekupe tekniği, çağdaş bir yorumla yeniden hayat buluyor. Sanatçının çok sayıda natüralist veya gerçekçi olmayan otoportresinin yer aldığı serginin üçüncü bölümü, modern insanın psikolojik durumunu da kimlik konusu ile ele alıyor. Neo-dışavurumcu tarzda portrelerin olduğu dizisinde yer alan resimlerde sanatçı arka planda herhangi bir mekânsal referans vermeden mekân ve zamanı belirsiz kılıyor. Bu sayede, bir Orta Çağ ikonunda olduğu gibi, seyirciyi yalnızca sunulan yüz ve onun
ifadesiyle başbaşa bırakıyor. Buna karşılık çirkinliğin güzellik ile, sanatın da pop ile buluştuğu bir başka
dizisinde, çağımızın çılgınlığı ve bireyin aklını yitirmemek için verdiği mücadele vurgulanıyor. Sanatçının bu serisinde pek çok otoportresinde çerçeveler, süslemeli yapılar ve figüre günlük yaşamın kültürel referanslarını eklemeye yönelik yazılar bulunuyor.

Heykel, neon, resim ve yerleştirme işleri dahil olmak üzere farklı tekniklerde üretilmiş, zengin bir seçkiyi bir araya getiren Ramazan Can’ın “Ne Yerdeyim Ne Gökte” isimli kişisel sergisi 18 Kasım 2021 tarihine kadar Anna Laudel’in Kazancı Yokuşu, 45 adresinde yer alan yeni galeri mekanında ziyaret edilebilir.

*Ramazan Can,Eje-Elley, 2021,Mixed Media on Wood,91x153cm

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir