Röportaj: Mine Alpan
Geçtiğimiz aylarda Show Tv ekranlarında yayımlanmaya başlayan Kuzey Yıldızı adlı dizide Şule karakteri ile izleyici karşısına çıkan, aynı zamanda Kod Adı Kaos, Bizim Evin Halleri, Adanalı, Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi ve Ezra isimli dizilerde rol alan, farklı bir havası ve dolu dizgin enerjisiyle tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran değerli oyuncu Zeynep Koltuk’la sıcak ve samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
Mine Alpan: Zeynep hanım öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Zeynep Koltuk: Öncelikle böylesine tatlı insanlar için her zaman vaktim var (gülüyor).
İstanbulluyum hatta daha ayrıntıya girmek gerekirse 4 nesil İstanbul Beşiktaşlıyız. 81 doğumluyum. Babamın işi icabı taşındığımız Ankara’da, ilk orta lise ve hatta sonrasında üniversitede iki fakülteyi de bitirdim ve sonrasında memleketime yani İstanbul’a geri döndüm. Tiyatro yapıyorum ve dizilerde rol alıyorum. Boş vakitlerimde oyunculuk öğretmenliği yapıyorum.
–Zeynep Koltuk oyuncu olmaya nasıl karar verdi? Bu serüven nasıl başladı?
-Ben hep oyuncu olmak istedim. Yani şöyle; çok maymun iştahlı bir çocuktum her an her yerde her şey olmak istiyordum. Oyunculuğun bu isteğimi yerine getirebilecek tek meslek olduğunu keşfedince de o yöne kanalize oldum. Ama konservatuar öncesi siyasal mezunuyum ve buna rağmen ilk dizi teklifimi siyasal mezuniyetim sonrasında aldım: Kod adı kaos. Hep söylediğim gibi beni Fikri Sağlar keşfetti (gülüyor), sonra baktım bu işi sevdiğim kadar kotarabiliyorum da, o zaman eğitimini de almalıyım deyip konservatuara girdim. Hem okuyup hem dizilerde çalışmaya devam ettim.
-Bu yola çıkmanızı sağlayan ve kendinize örnek aldığınız isimler oldu mu?
-Çok klasik bir cevap olacak belki ama benim örnek aldığım rol modelim de idolüm de hep annem oldu. Annem eski Yeşilçamcı. Ama altın portakallar mı dersiniz Berlin film festivali ödülleri mi dersiniz, evde bolca görerek annemim filmlerini izleyerek büyüdüm. Sonrasında da her çocuk gibi “ben büyünce annem olacağım” ümidiyle yola çıktım.
-Sizce bir projenin başarısında oyuncunun etkisi nedir?
-Şimdi büyük egolarla konuşmanın pek de manası yok. Film senaryo anlamında güçlüyse, yönetmen becerikliyse, kadroda da birkaç iyi oyuncu varsa o iş zaten tutar. Bazı projelerde başrolün diziden çıktığını, öldüğünü görüyoruz mesela ama ne oluyor iş aynı reytingle devam ediyor. Kısaca hiç kimse yerine konulamaz değildir.
-Oyunculuğunuzun yanında bale, resim, piyano ve modern dansla profesyonel olarak ilgilendiğinizi biliyoruz. İlgilendiğiniz sanat dallarını bir sıraya koyarsak, hayatınızı etkileyen hangi dal olmuştur?
-Aslında hepsinin bende etkisi var. Biri öbüründen üstündür diyemem. Balenin ve piyano çalmamın müzik kulağıma ritim duyguma etkisi çoktur. Modern dans sahne kullanımına koreografiye ve esnek estetik sahne duruşuna yardımcı. Bunlar dışında binicilikle eskrimle ve koreografik dövüşle de ilgileniyorum ayrıca. Bu özellikler insana bir santim bir şey katsa kârdır. Ben o gözle bakıyorum. Bir de projelerde yönetmenler kişisel becerilere göre rolü şekillendiriyor o bakımdan kişi kendini ne kadar donatırsa o kadar iyi.
-Show Tv’de ekranlara gelen Kuzey Yıldızı adlı dizide yer alıyorsunuz, Şule nasıl bir karakter ? Onu canlandırmak nasıl hissettiriyor?
-Doğruyu söylemek gerekirse 13 yıldır oyunculuk yapıyorum ve ilk kez “kötü karakter” olarak adlandırabileceğiniz bir rolü üstlendim. Biz böyle rollere dişi rol deriz yani üretken, üretebilecek roller. O bakımdan keyif alarak canlandırıyorum. Ama en başta halktan gelecek tepkiden çekinmedim desem yalan olur. Ne de olsa biz kötü adam diye Erol Taş’ın dövüldüğüne şahit olduk. Ama tepkiler öyle olmadı. İzleyiciler rolde ne kadar şirret görünüyorsun, rolün hakkını veriyorsun dedikçe benim de iyice hoşuma gitmeye başladı.
-Sette ortam nasıl geçiyor, birlikte gülüp eğlendiğiniz anlar oluyor mu?
-Allah bozmasın çok eğlenceli bir setimiz var. Ekip muazzam. Ben 9. bölümde geldim, herkes tanışıyor bir ben yeniyim diye yabancılık çeker miyim diye düşünüyordum Ordu’ya gitmeden önce. Oysa öyle sıcak öyle samimi karşıladı ki herkes beni şimdi kocaman büyük bir aile gibiyiz. Ama Ordu halkını da yadsıyamam. Çok misafirperver sıcakkanlı güzel insanlar. Onlar da sağolsunlar bizi bağırlarına bastılar. Tüm ekibime ve Ordu halkına buradan kalpler öpücükler.
-Dizi temposu oldukça yoğun, kendinize ayırmak istediğiniz zamanları nasıl geçirmeyi tercih ediyorsunuz?
-Ordu çok güzel, tertemiz. Upuzun yürüyüş alanları var sahil boyunca. Sık sık yürüyüş yapıyorum. Kahve tutkunuyum ayrıca. Güzel kahve dükkanlarını geziyoruz. Buralı dostlarımız da bizi gezdiriyorlar. Görülmeye değer çok yer var. Biz de elimizden geldiğince boş vaktimizde gezip görmeye çalışıyoruz buraları.
-Sizi her zaman çok enerjik buluyoruz. Hayatta sizi motive eden, pozitif etkileyen unsurlar neler?
-Teşekkür ederim. Bilmiyorum hayat kısa. Surat asmaya depresif takılmaya yetecek kadar uzun değil. Ondandır heralde. Babam da çok enerjik çok pozitif bir insandı. Ondan bulaşmıştır diye umut ediyorum (gülüyor).
-Son olarak şunu sormak istiyorum. Koşullar ne olursa olsun düşleyenlere ve düşlerini gerçekleştirmek için çalışanlara ne önerirsiniz?
-Düşlemek hayal etmek ve o hayali samimiyetle istemek gerçekleşmesi için yeterli. Çünkü istemek, istediğini elde etmek için başlamak anlamına geliyor. E başlamak da bitirmenin yarısı ise bu iş oldu demektir (gülüyor). Unutmamak gerekir ki her gerçek, gerçek olmadan önce onu düşleyenin kafasındaki bir düştü sadece.
İlk yorum yapan siz olun